Aşkın belli bir tanımı olsaydı, şairler yıllarca kalbini yormazdı.
Bence nedir aşk bilir misiniz? Rezillik, canilik, yalan ve kaybediş. Kendini kaybediş, yok oluş.
Ben Kenan Tanrıverdi.
Aşk denen kavramın en cani yüzüyle yüzleşmiş, yüzleşirken merhametinden olmuş kişi. Yaşadığı anın tutkusu ve arzusuna kapılıp bunu kutsal sayan ve aşktan hatırlayan, geçmişteki yaralarını tanımadığı bir kadın ile kapatmaya çalışan zavallının teki.
Ancak ikisininde bilmediği şey o şafak vakti genç kadının rahminde filizlenen erkek çocuğuydu. O gece korkusuz ve yalansız geçseydi belkide istedikleri hayatı yaşayacaklardı ama tanrı buna izin vermedi. Bu günahın sahibi iki kişiyse, bu veballe yaşayacak bir çocuk vardı. Babasının o geceden sonra büyüyen nefreti çocuğun ruhuna işleyecek ve onu köreltecekti. Kim bilir tanrı onları affeder ve arafta onları azad eder ya da iki farklı evrende yanmaya mahkum ederdi.
Bu tanrının merhametinin gösterdesiydi.
Ama Kenan tanrıya ne kadar bağlıysa merhametten o kadar uzaklaştı, o çocuktan sonra gelecek günlerde nefretle büyütecekti, çünkü Kenan'ın terazisinde nefret güç demekti. İnsan oğluna ne kadar önyargı ve nefretle yaklaşırsan onlara korkutucu ve güçlü gelecektin. Bu da seni onlardan uzak bırakacaktı. İnsanlar bencildi, bencillik ruh emerdi. Ne kadar iyi yaklaşırsan bencillik o kadar büyürdü. Kenan buna bu geceden sonra izin vermezdi, ne o ne de oğlu bu hataya düşmeyecekti. Oğlu da onun gibi olacaktı.
Bu hikaye küllerinden değil,
Yanarken doğanların hikayesiydi.
Kenan Tanrıverdi'nin terazisinde,
Nefret merhametten güçlüydü.
KARABASAN KİTABI, NOTER ONAYLIDIR.
Albay yeniden konuştu. "Şimdiden uyarıyorum binbaşım, Alakuş ve Barbar için. Söz dinler gibi görünürler ancak emrinin tam tersini uygun bir şekilde yapmanın bir yolunu mutlaka bulurlar."
Sırıttı binbaşı Kartal Turhal. Alaku ş onu çok heyecanlandırmıştı. Kendisinin kadın versiyonu gibiydi. "Siz merak etmeyin komutanım. Ben haklarından gelmesini bilirim."
Albay da güldü. "Eti senin kemiği benim o halde."