Hayatın intikamı insanın yüzündeki pişmanlıktır , hayat o insanı vazgeçtirir hayattan , onu dışlar ve bir o kadar da yorar . Hayata karşı yapılan pişmanlıkta yalnızlıkta vardır ve insanın her iki kenarı da uçurumdur . O kadar saçmadır ki hayat insan onun yüzünden hergün aynı şeyleri yapıyor ve aynı şeylere gülüyordu . Yani bir deyişle hayat onu kuklası yapmış , esareti altına almıştı artık hiçbir şeyden hoşlanmıyor , zevk almıyor , yaşamıyor gibiydi
Bu dünyaya ait olmadığını zamanla anlamıştı aslında , 6'lı yaşlarda mahalle kenarlarında büyümüş , hiçkimse onunla arkadaşlık yapmamış ve onu her oyundan dışlamaları belkide onun bu dünyaya ait olmadığının bir göstergesidir ? İtiliyordu , eziliyordu ve hiçbir şey yapamıyordu sadece izliyordu çünkü kimse onu istemiyor onunla oynamıyordu .
İlk ve ortaokul yılları bile bundan farksızdı arkadaşları tarafından dışlanıyor , aşık olduğu kızlardan alaylıca bir tavır alıyordu ve okul hayatı boyunca da yalnız oturuyordu . Evde de öyleydi annesi ve babası ile pek diyaloğa girmezdi , odasına çekilip derin düşüncelere dalardı .
Askerde iken bir çatışma ortasında ailesinin vefat haberinin gelmesi onu hayattan daha da uzaklaştırmış ve daha da soyutlaştırmıştı . Çünkü pek diyalog kurmasa da tek arkadaşı onlardı . Askerden geldikten sonra küçük bir fabrikaya işine girmiş orada pis hayatın pisliklerini temizliyordu .
Böyle bir hayat evresi geçirmişti . Peki o istermiydi böyle bir hayatı ? Böyle bir hayatın esiri olmak ve yanlış yerde olduğunu düşünmekle yaşamak ? Ve sonuç olarak hayatın bütün o kötü sorunlarına rağmen onun bir köşesinde ölümü beklemek...