"Senin için ruhumu verirdim."
Her an etrafında seni koruyan muhafızlar olsaydı? Bunu ister miydin? Kulağa havalı gibi geliyor. Evet dediğini duyabiliyorum. Peki... Tekrar düşün. Tuvalete bile tek gitmene izin verilmiyorsa? Gökyüzünü sadece pencereden görebiliyorsan? Yemeğinde zehir olma riski varsa? Kiminle evleneceğine başkası karar veriyorsa? Dışarıya adım bile atamıyorsan? Özgürce yapabildiğin tek şey nefes almaksa? Bir insan değil, kukla, hatta piyon gibi hissediyorsanız...
Çok büyük ve güçlü bir krallık düşünün.
Düşmanlar, sırlar, ihanetler ve savaşlar.
Özgürlük için ne kadar ileri gidebilirsin?
Küçük kardeşi süikaste uğrayarak öldürülen Rewox, tahtın tek varisi kalmıştır. Fakat bu durumun hayatını mahvedeceğinden habersizdir. Zira o günden itibaren, babası Kral Dowtokont'un emriyle güvenlik önlemlerini son seviyeye çıkarılır. Tıpkı kafesin içine sokulan bir kuş gibi, artık Rewox özgürlüğünü kaybetmiştir. Bunu fark ettiği gün ise, yalnız başına odasında otururken, pencereden, dışarıda oyun oynayan çocukları üzgünce izlediği gündü...
Daha da kötüsü robot gibi büyütüldü.
Babası onu korudu ama hiç sevmedi.
21 yaşına geldiğinde zorla nişanlandı.
Boyun eğdiği sürece sorun yoktu, itaat ettikçe geleceği parlaktı, sustukça kral olacaktı... Ama istediği hayat bu muydu? Değildi. Kurtulmak istiyordu. Koşmak istiyordu. Sevmek istiyordu. Huzur istiyordu. Duygu istiyordu. Seçim şansı olsun istiyordu. Fikirlerini haykırmak istiyordu. İstediklerini almayı denerse, 2 seçenekten biri olacaktı: ya ölecekti ya da kazanacaktı. Özgürlük uğruna neleri feda edebilirdi? Tahtı, zenginliği, geleceği... Çok yakında her şey değişecek, dengeler sarsılacak gibiydi.
Bu tehlikeli oyunu bozabilecek miydi?
Aşkı çok yanlış birisinde bulsa bile mi?
Esaret ve cesaret birbirine karışıyordu.