Bir kelebek misali; dün yoktun, bugün varsın, yarın arkandan bir iz bırakıp yok olacaksın...
Yüzüne taktığı maskeyi yavaşça çıkarttı. Işığın altında parlayan simsiyah saçları, alnına döküldü.
Çantanın içinden küçük bir kamerası alıp, tam masanın karşısına konumlandırdı.
Masada bağlı olan adam hala kendisine gelmemişti. Dolu çantanın içinden diğer malzemeleri de çıkarıp tek tek koltuğun üzerine dizdi.
Gözlerinde acımasız bir bakış belirirken, kolundaki saati kontrol etti. Saat neredeyse gece yarısıydı. Hala baygın olan adama kısa bir bakış atıp, Amerikan mutfağa doğru ilerledi.
Dolaptan derin bir kap alıp, içini su doldurdu. Ağzına kadar su dolu olan kapla, Metin'in yanına gelip, kapı kaldırıp adamın yüzüne boşattı. Metin bağırarak uyanırken, Ayaz kapı kenara koydu.
"Çığlık atamaya çok erken başladın ama sen" dedi memnuniyetsiz bir sesle. "Eğer şu kadarcık şeyle böyleysen seninle çok işimiz var" Metin yutkundu. Nefes nefese karşısındaki, bu sefer yüzünde maske olmayan adama baktı. Gözleri korkuyla küçülürken kalbi deli gibi atıyordu.
"Sen kimsin? Ne istiyorsun benden? Ben sana hiçbir şey yapmadım" dedi nefes nefese.
Ayaz cevap vermedi. Daha önce koltuğun üzerine çıkardığı eşyalardan İnce bir çakı bıçağını alıp Metinin yanına geri gitti.
"Yapma! Yapma!" Bileklerindeki ipleri çekiştirmeye başladı. Ayaz bıçağın ucunu adamın çıplak gövdesinde gezdirdi. Dokunduğu yerde ince çizgiler bıraktı. Geçtiği her yerde kanlı bir yol çizdi.
"Söylesene Metin öleceğini bilmek nasıl bir his "
Çok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız.
O çok beklediği sonucun açıklanacağı günün gecesi, sadece eğitim hayatını değil, tüm yaşamını etkileyecek olaydan bihaberdi.
⏳
"Ben seni tanımıyorum," dedim, soğukça.
"Tanıyacaksın," dedi, sakince. Konuşma tarzında beni rahatsız eden bir şey vardı. "Daha çok zamanımız var."