Biraz hızlı yürümeye başladım. Ne tarafa gittiğimi bile bilmiyordum sadece yağmur hafifleyene kadar bekleyecek bir yer arama çapasına girdim. "Tamda yürüyüşe çıkacak zamanı bulmuşum. Aman ne güzel!" Ellerimle saçlarımı kapattım. Önümü zar zor görmeye çalışarak daha da hızlı adımlarla yürüdüm. Ansızın duvara çarptığımda dengemi kaybederken bir bakışın ağırlığını hissettim üzerimde. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Yere düşeceğimi beklerken bedenimi saran kollara karşılık vererek bende karşımdaki bedene sarıldım. Gözlerimi açtım. Gözlerim aşağıdan yukarıya doğru yol alırken dikkatle baktım. Onunla göz göze geldim. Üşüdüm içim ürperdi. Karşımdaki sırıtıyordu. Gözlerim yuvasından çıkacak derecesinde açıldı-büyüdü. Tek takıldığım nokta karşımdaki adamın ela gözleri oldu. Gözleri güzeldi, insanı içine çeken bir derinliğe sahipti. "İyi misin?" duyduğum ses kulaklarıma ulaşınca hemen toparlandım. "Sana ne, sapık mısın nesin? Bırak sana beni!" "Yeri öpmek istediğini tercih ettiğini bilseydim, hiç araya girmezdim. Zaten hayvan gibi üstüme çıktın." Şaşırdım hatta donup kaldım, kendime geldiğimde ayağımla ayağına bir tekme attım. "Ah!" diye bir ses çıkarıp beni tutmayı bıraktığında popomun üstünde kendimi yerde buldum ve vurduğum yer acımış olmalı ki o da ayağını tutuyordu. Yağmur iyice bastırmıştı. Rezil bir halde adamın ayaklarının dibinde kalakalmıştım.