Her sızı bir gün titretirdi, varolmaya başladığı kalbi. Bedenlerin içinde çürüyen ruhlar, elbet bir gün solundan başlayarak çiçek açardı. Göğüs kafesi çürümüş kalbin üzerine batan kemikler en derine izini bırakırdı. İmzasını kazırdı çürümüş bedenlere. Silinen her izin lekesi kalırdı. Zift karasının bulaştığı bedenler, karanlığın içinde sürüklenmeye başladığında ulaşmak istediği ruhu bilmezdi. O karanlık öyle derindi ki, çürümüş bedenlerden ruhları çalıp kendisi ile bir bütün haline getirirdi. Karayı benimseyen ruhlar, sahibini tanımamaya yemin etmişti. Zift karası'nın derinlerinde, en kuytu köşesinde sakladığı gökkuşağı bile bir gün o zehiri tadardı. Acı büyüdüğü yere sadık kalmayı sevdi.