Bulutların göz yaşları ağaçlara dökülüyordu. O gün 27 Kasım idi. Her yerde su birinkitileri oluşmuş, Yiğit' in (yani abimin) göğsüne çarpıyordu. Abim (ona genellikle Yigit derim şaşırmayın) sıkıca göğsünü ceketiyle örtü. Onu görünce bende aynısını yaptım. Onu örnek almayı seviyorum. O sağına soluna bakmadan sadece yürüyordu. Nereye, nasıl gidecegini bilmeden... Sonunda durdu. Aniden! Bende durdum. Sarı uzun saçları altından gözlerini çok zor seçebiliyordum. "Papatya" dedi sert bir sesle. Korkuyla ve azıcık merakla ona baktım. Titrek bir sesle: -E..efendim. dedim. - Nerede kalacağız. dedi. Bunu bende bilmiyordum.