"Sana bir ölüm çiçeğinin ismini verdim, Ölüm çiçeğini sevdim ama o çiçek benim ölümüm olmasın Gece Arsal." Fısıltılı ve kırgın sesi yüzüme yumuşak dokunuşlarla çarptı, aynı fikirde olmayan bakışlarım altında ise yok oldu.
Ölümüne sebep olacak o azrail olmam diyemedim, ölmeni asla istemem diyemedim ya da içini rahatlatacak herhangi bir şey söyleyemedim. Gözleri öyle derin bakıyordu ki, bir şeyler dememi istiyordu. İçini rahatlatmam gerekiyordu belki ama ona yalan söylemek yerine gözlerine aynı sessizlikle bakmayı sürdürdüm. Cevabını almış olacak ki gözlerindeki parıltı yavaşça söndü, etrafımızda ki loş ışığın altında süzelerek öfkeli rüzgâra karıştı. O an gökyüzünde çakan şimşeklerin hoş ışıkları, gözlerindeki parıltyı geri getiremedi, suçlulukla ellerinin arasından kurtulup ona sırtımı bir kez daha dönerek sarsak ama güçlü adımlarla veda etmeden öylece yanından uzaklaştım, arkamdan bana bakan bir çift ela gözün varlığını uzun bir süre üzerimde hissetsem de artık yeni bir yol çizmiştim kendime, o yolda tek başıma olacaktım....
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024