İlk baharın son yağmurları,
Bir pencere köşesi,
Toprak üzerine yağan yağmur,
Kasvet dolu rüzgar,
Bir heyecan, bir korku...
Hangi yürek anlar ki?
Onu ilk gördüğünde sanki,
Yüreği dokunmuştu yüreğine usulca.
Gözlerine bakamıyordu.
Çünkü biliyordu, onları ilk zinaya sürükleyen gözlerdi.
Ve onu her gördüğünde Rabbine daha çok bağlanıyordu.
Belki yasaklar olmasaydı,
Yüreği dokunmazdı yüreğine.
Ve ıslandığı ilk yağmuruydu.
Rüyalarının baş rol oyuncusu...
Belki rüyasında bir figürandı
Ama kalktığında kokusunu hatırladığı
tek kahramandı...
Son hecesiydi...
Belki ismini bilmiyordu,
Lakabıyla anıyordu onu.
Ve her yağmur yağdığında,
Yağmur damlalarını bir sayfaya
serpiyordu.
Bir de gözyaşlarını...
Gül kurularıyla süslemişti sayfayı.
Ona söyleyemediklerini
Yağmur damlalarında biriktiriyordu.
Belki göz yaşları yüreğinden geliyordu.
Ve yağmur yağdığında yüreğindeki ateş
sönüyordu.
Kalbi ağrıyordu içten içe.
Acaba ne eksikti?
Sevgi mi, vuslat mı?
Yoksa tamamlanmadı mı yar hasreti?
Dua etmeyi onun sayesinde öğrenmişti.
Ve biliyordu, Allah duasını kabul edecekti.
Bugün değil ama elbet bir gün...
Bazen yüzünü unutuyordu.
Ama cemalinde gözü yoktu,
Yüreği yeterdi onu düşünmek için.
Sevgisini anlatamıyordu kimseye,
Çünkü biliyordu,
Kimse onu, onun gibi hissedemiyordu.
Ve herkesin dert dediği ''sevda'',
onun sevinciydi...