Her zaman olduğu gibi Quenn Qunzell elinde kalan az miktardaki hayal tozunu insanının düşlerine üflemişti. İşi bitmiş ve Hayalkentine geri dönmek üzereyken aklına dahi gelmeyeceği şey başına gelmişti. Geri dönüş yolu kapanmış, insanların dünyasında sıkışıp kalmıştı. 'Jesse, dağınık yatağında rahatça yayıldığı uyku pozisyonundan gözlerini yavaş yavaş açarken ben, kıvrıldığım koltukta çaresizce evime geri dönmenin bir yolunu bulmaya çalışıyordum. Jesse benden tarafa bakıp büyük bir korkuyla yatağın köşesine kaçarken ben de refleksle arkamı kontrol etmiştim. "Sen... Sen de kimsin? Odamda ne işin var, evime nasıl girdin?" Diye dehşet içinde bağırırken bir yandan da odasının pencerelerini kontrol ediyordu. Tekrar etrafımı kolaçan ettim, neyden korkuyordu ki, odada ondan başka kimse yoktu. Ayağa kalktığımda o da yataktan aniden fırladı ve yanındaki komodinin üzerinde ne var ne yoksa gürültüyle etrafa saçtı. Gözleri gözlerimi yakaladığında olduğum yerde kaldım, bir elimi kaldırdım ve yavaşça sağa sola salladım, Jesse önce elime sonra tekrar gözlerime geri döndü. Vücudum buz kesmiş bir şekilde baştan aşağı ürperirken titrek sesimle geriye doğru bir adım attım. "Beni, görebiliyor musun?"' Düşkıranların başındaki Hayalkatili harekete geçmişti, Quenn bir yandan Hayalkentinde başlayan yıkıcı depremlerin sebebini araştırırken bir yandan da kendini, hem insanların düşlerini hem de hayalkentini tehdit eden devasa bir orduyla karşı karşıya bulacaktır. Peki, bu amansız savaşta kime güvenecektir, kimsesiz, zararsız bir insan olan Jesse'ye mi yoksa dışlanmışların karanlık lideri olarak ona yardım eli uzatan Eldon'a mı?
3 parts