Günahların saklandığı gizlendiği yerlerdir gözler. Ve bu gözlerin aynasını görebilen bir kadın, saçlarının zifiri karanlığı dünyanın çorak topraklarında iyiliği temsil ederken, uzun ince kemikli elleri dokunduğu her avcun günahını çıkartıyor. Ve tırnaklarından süzülen o kanlar psikopat bir katilin şen kahkahası... Düşünün, bir ev, bin yuva, bir ölüm, bin ceset, bir katil, bin kurban sıkışmış zamanın girdabına ve kehanetin avuçların da. Ne kadar içimizden biri? Sevgi sözcükleri dilinden peydah olup dans ederken sihirleri saracak mı kararmış kalplerimizi derinden? Ya da sarsacak mı dünyayı günah kokan kirli elleri, saf bir kalbi taşıyaca bilecek mi? Bilinmezliklerin içerisinde bilmeye aç bir kadın ve omuzlarına yüklenmiş bilgelik ağacına asılmış Odin krallığı. Krallığın eskimiş, gri ve soğuk taşlarında dolaşan fısıltılar ve her şeyi gören gözün sunduğu taşlaşmış tabutlar.... Kendini Frigg sananlar ve şahsı ile savaşıp arkasında kan gölü bırakan mahlup fâni canlılar. "Kimse masum değil zamanın girdabında ve ben zamanım, girdabım ise ruhum ve sizler benim masum olmayan kurbanlarımsınız." " Yanmaya razı ruhlar kor kokan tenimde cenneti bulmayı ararken, sonsuz çarkın döngüsünde razı oldular, kemikleşmeye yüz tuttular."