''Ben senin o parklara bahçelere bıraktığın kitaplar gibiyim. Beni bırak, beni terk et ama beni okumalarına izin verme.''
''Ben de senin içip içip sokaklara fırlattığın izmaritler gibiyim. Beni iç, beni bitir ama üzerime basıp geçme.''
Fransız Dili ve Edebiyatı öğrencisi Masal Fleur Tanyeli, dünyaca tanınan bir haber ajansının sahibi olan Tamer Tanyeli'nin tek kızıdır. Oldukça gösterişli ve ihtişamlı yaşamlarına karşın Masal'ın içi her daim bu gösterişten uzaktadır. Onun hayatı küçüklüğünden beri tüm gününü geçirdiği Güzeşte Sahaf'tan, Lavinia Pastanesi'nden oluşmaktadır. Çünkü tüm bu gösterişli ailenin ardında çok daha derin sorunlar vardır.
Masal, tüm bu sorunlardan uzaklaşmak adına sığındığı kitapların kendisinin yara bandı olduğuna inanır. Çünkü bilir ki, kitaplar insanlardan çok daha iyi sırdaştır. Bu yüzden de her fırsatta parklara, bahçelere, halka açık yerlere kitaplar bırakır. Günün birinde tüm bu kitaplarla insanların edebiyatı, kitapları seveceğine inanır.
Ve bir kitap, onun hayatını baştan yaratır.
Ozan Alp Divit...
Bir tramvay koltuğuna bırakılan Ölü Ozanlar Derneği sayesinde Masal'ı fark eden Ozan'ın kalbi, yıllar öncesinde kapattığı yaraların üzerini deşmeye başlar.
Ama bazı yaralar vardır ki asla kabuk bağlamaz.
Ozan'ın asla kapanmayan yaraları, Masal'ın saf sevgisiyle yanında her daim Ozan için taşıdığı yara bantları, hiç tanımadığı insanlara hediye ettiği kitapları ve daha nicesi...
Bu kitap naif ruhların buluşma yeri.
|SANATIN İZLERİ SERİSİ 1. KİTAP|
NOT: Kitabın ilerleyen bölümlerinde hikâyeye dâhil olan bazı karakterler ve yaşanan olaylar neticesinde +18 okur kitlesine hitap ettiği belirlenmiştir. Okurun da, psikolojik temelli bu olayları göz önünde bulundurarak hikâyeye dâhil olması beklenir.
❝Burası Karadeniz, burada hiçbir aşk mücadelesiz olmaz.❞
"Karadeniz'e eskiden Konuk Sevmez Deniz derlermiş," dedi. Sesindeki buz dağı yüreğimi titretti.
Bunu daha önce hiç duymamıştım. Demek hırçın dalgaların sahibi olan Karadeniz'e Konuk Sevmez Deniz diyorlardı. İlk kez duyduğum için olsa gerek garibime gitmişti. Ben de buraya gelen bir konuktum.
"Peki ya, öyle mi?" diye sorduğumda bakışlarımı usulca ona kaldırdım. "Burası gerçekten konuk sevmez mi?"
"Sevmez," dedi Kuzey net bir dille. "Alır, götürür, öldürür seni. Sen de elbet gideceksin buralardan, ait olduğun yere döneceksin. Buralar hiç konuk sevmez."
Bir düşman kapıyı çalar.
Elinde ölümle bekler.
İmkânsız bir aşk başlar.