Hafızamdaki her şey kanayan bir yara, her ucundan sızlayan, her köşesi acıyan boylu boyunca bir hayat, fark ediyorum ki bir yanda yaşarken insan, bir yanda kuruluyor ölüm, biz çocukluğun sonsuz coşkusuyla kırlarda koşup oynarken orada bir yerde bizi bekliyor, çok önceden başlıyor aslında insanın ölümü, çok önceden solgunlaşıyor renkler, yavaşlıyor hareketler, her adımda hayatın ritminden, hareketinden, canlılığından biraz daha uzağa düşmeye başlıyor insan, sonra her şeyin ortasında tek başına kalıveriyor, çıplak, kalabalığın ortasında ıssız, seslerin ortasında sessiz, zamanın ortasında zamansız, hayat gürültüsüyle sarıyor çevresini, insanlar, eşyalar, sesler, olan biten, geçen giden her şey, belli belirsiz, uzak, dokunulamaz mesafede, işte orada küçülmeye başlıyorsun, hayat uzaklaşıyor giderek, ölüm büyüyor, yaklaşıyor, cevapsızlığa terk ettiğin bütün sorular tenini tırmalıyor, uzakta bir yerde bir yabancı ses, ürperiyorsun, nefesin tutuluyor, her yanını soğuk terler basıyor, boğazın hırıldıyor, dünyaya bıraktığın son şey olarak ağzından düşüyor sesin, belki de hiç kimse duymuyor söylediğini: ama ama ben her zaman duyuyorum, ben her zaman dinliyorum, ne kadar itsende her zaman yanında bitiyorum. Bizi engelleyen çok engelle karşılaşacağız çok şey olacak ama her daim iyi olacaksın iyi olacağız başka bir evrende en somut halimizle belki bizi yaşayabileceğiz bu evrende böyle olması gerekiyormuş ne kadar istesekte böyle olacakmışız, bilemeyiz. Belki çoğunlukla hikayeler mutlu sonla biter bu bitmeyecek yarım kalacak ama yine de başı güzeldi be diyip yüzünüzde buruk bir tebessüm bırakacak. -Lolaris
Polis Bey Ahmet Emir'cim: Nasıl görmedim seni
İnci: İşinin başında olduğundan görmemiş olabilirsin
İnci: Vurmuşsun adama ters kelepçeyi
İnci: Kaşların çatık çatık etrafa bile bakmıyordun.
Polis Bey Ahmet Emir'cim: Seni görseydim çatık çatık durmazdı kaşlarım.