"Eğer ki, bacımla o it Mirzan buradaysa ve siz onları saklıyorsanız bunun bedelini canınızla ödersiniz Hazar Ağa." Ateş saçan yeşil gözlerin sahibi tehditkâr ses tonuyla her kelimeye vurgu yaparak konuştuğunda nereden geldiğini anlamadığım deli cesaretiyle karşımdaki adamı geniş omuzlarından var gücümle tutup geriye doğru ittim. Bir-iki adım gerilediğinde ateş saçan bakışlarının hedefi deminki gibi yine ben olmuştum. "Ne diyorsun ya?! Canınızla ödersiniz falan, ne demek bu! Kolay mı öyle can almak! Kimsin sen ha? Kimsin!" Herifin suratına suratına bağırıyordum ancak beni hiç tınlamıyordu bile. Kendisine hakim olmak ister gibi bir hali vardı. Gözlerini sımsıkı yumup derin bir nefes aldı ve bana doğru birkaç adım attı. Az önce, geriye doğru gittiği için mesafe açılmıştı fakat şimdi de tekrar kapanmıştı. Boyu benden oldukça uzun olduğu için üstten üstten bakıyordu onunkiler kadar olmasa da şimdi ateş saçan gözlerime. "Ben Alparslan Karadağlı. Sözüm kılıçtan keskin, ateşten gömlektir." Sırıttı, kaşlarını kaldırdı. Ardından ise hafifçe üzerime eğilip fısıldayarak konuştu. "Peki ya, sen kimsin? Yürek yemiş ufak bir kız çocuğu mu?" Söyledikleriyle kan beynime sıçramıştı. İçimden her ne kadar sırıtan ağızına iki tane çakmak gelse de bu saçma düşüncelerimden uzaklaşıp dudaklarımı dilimle ıslattım, başımı dikleştirdim. "Ben İnci Yaman. Ne sözüm kılıçtan keskindir, ne de ateşten gömlektir. Sadece İnci Yaman'ım, bu da sana zaten yeter." & Bu, kafesinden azad edilip, altın bir kafese mahkum edilen İnci'nin hikayesi. Bu, siyahlara mahkum edilen İnci'nin hikayesi. • Başlama Tarihi : 25.05.2022 📝