Kızıllığa bürünmüştü de o gece gökyüzü. Bedenimden akan kanların izlerini taşıyordu sanki. Suçlu bir insan misali, halimi görmeyi istemiyormuşçasına dağların arkasına doğru batan güneş ile beraber, gözlerim de kapanıyordu yavaş yavaş. Yorgun düşmüş bedenim; bir ağacın altında, kana bulanmış papatyaların arasında, küçük dostlarına yem olmak için bekliyordu.
Papatyaları hiç böyle hayal etmemiştim, aşık olduğum bembeyaz yaprakları kırmızıya çevirmek istemezdim.
Ölüyordum, göçüp gidiyordum çivisi çıkmış bu lanet gezegenden.
Son kez göz yaşım damladı yanaklarıma, kulaklarıma doğru. Ağlayarak geldiğim bu zindandan yine ağlayarak gidiyordum.
Bir papatya kırgınlığı vardı içimde.
Ve ona kavuşamayan bir kelebeğin hüznü.
Sevmediğiniz yüzünü dahi görmediğiniz bir adamla evlenmek nedir bilir misiniz?
"Abi yapma kurbanın oluyum!"
Ağlayan gözlere abime baktım, baba yarıma en değerlime.
"Ben diyeceğimi dedim, iste yada isteme Azad'la evleneceksin Evin."
...
Mutfağa girip elerimi tezgaha yasladım. Arkamda hissettiğim kara gölge ile kaşlarımı çatıp arkamı döndüm. Uzun boylu, kumral özenle şekillenmiş saçları, yeşil ormanı andıran gözleri ile karşımda duran adama baktım.
"Ne işin var senin burda?"
Elerini cebine koyup rahat bir ifadeyle parmak uçlarında yükseldi.
"Müstakbel karnımı görmek istemiş olamamı?"
Sinirle burnumdan soludum.
"Ben senin o tanıdığın kızlara benzemem bir tane çarparım ağzının üstüne!"
Yeşil hanelerini kısarak baktı yüzüme.
"Bu sözlerini sana yerdireceğim zamanı iple çekiyorum Ceylan gözlü."
Sonda kullandığı hitapla dudaklarımı yaladım. Gözleri dudaklarıma kayınca vücudum gerilmişti...
(İmdadım kitabımı okuduktan sonra bu kitabıma okumanızı tavsiye ediyorum kafanızın karışmaması için.)
Evin ve Azad
(kurgu; yetişkin içerik bulundurur.)