!!Hikayede geçen kişi ve unsurların hiçbiri gerçek değildir!!
(...)
Sarsılıyordum, kendimi bilmiyordum.
Sarhoştum.
Beyaz villanın bahçesinde oturmuş kaçıncı olduğunu umursamadan elimdeki biradan büyük yudumlar alıyordum.
Yanıma oturan birisiyle irkildim ve sebepsiz yere gülmeye başladım. Aniden ciddiyete bürünerek,
"Niye geldin?"
Omzunu silkmekle yetindi.
"Biliyor musun? Sebepsiz gülünce kıskanıyorum seni, çünkü sebepsizliğin olmayı çok isterdim. Tüm birikimimi buna harcayabilirim yeter ki senin sebepsiz gülüşün olayım kalanı umrumda değil"
Gözlerinin içine bakıyordum,
"O elindeki yüzünden bunları hatırlamayacaksın belki de hatırlarsın, işime gelir. Ama seni seviyorum ve beni sevmeni istiyorum, biliyorum bencilce ancak zaten aşk iki insanın birbirine karşı yaptığı bencillik değil mi?"
Bira şişesini benim, onunkilere kıyasla küçük ve çelimsiz parmaklarımdan alarak dudaklarına doğru götürdü.
"Acı veriyor bana bu ilgi ve sevgi ama durdurması imkansız bir hal almış durumda,
Gözlerini gökyüzüne dikti, ben de baktığı yere baktığımda bir yıldızın kaydığını gördüm.
"Umarım bu yıldız bizim ilişkimizin çöpçatanı olur" dedi buruk bir gülümsemeyle.
Yerinden kalktı, villaya doğru adımlardan ben de kalkıp önüne geçtim ve dudaklarına yapıştım.
Belki bir hataydı, belki ise doğru olandı. Ama umrumda değildi. Ertesi gün bunu unutabilirdim ama o da umurumda değildi.
Zaten aşk da buydu,
Hataları umursamamak, önüne bakıp sevgini yaşamaktı aşk.
Ares, sert ve soğuk bir gençtir. Elzem ise dilsiz ve içe dönük bir çocuktur. Sınıfa yeni katıldığında, Ares ona mesafeli yaklaşır, ancak Elzem'in naif ve sabırlı tavırları zamanla Ares'in kalbini yumuşatır. İki zıt karakter arasındaki bu ilişki, birbirlerini anlamaya ve içsel yaralarını iyileştirmeye yönelir. Ares, Elzem'in sessizliğinde kendi duygusal boşluklarıyla yüzleşirken, Elzem de Ares'in içindeki acıyı fark eder ve bir bağ kurarlar.