Bugün tam bir ay oldu buraya geleli. Dört duvarın arasındayım. Küf kokuyor burası, biraz da is. Derin bir koku çekiyorum içime, işte diyorum kendime; İşte benim yaşama sebebim bu.
Zar zor sığdığım yatak bu gece bana dar olmakta kararlı, uyku denen o lanet şey girmiyor gözüme. Bedenim bir külçeden farksız, dört gündür uyumamışım. Yine girmiyor. Gözümü her kapattığımda cesetler beliriyor o karanlıkta. Ceset denmez ona, olsa olsa leştir o. Derdi amcam yanımda olsaydı. Haklı, leşti her biri.
'İlk günler kusarsın sürekli, uyuyamazsın, rüyana girer kabus ederler.' Demişti amcam, şimdi söylediği her şeyi yaşıyorum. Apansız bir ürperti geliyor engel olamadığım, rüyalarımı kabus ediyorlar epey bir vakittir.
Bunların hepsi birkaç aya mazi olacak, biliyorum. Ne artık rüyama girecekler, ne de leşlerini görünce kusacağım. Ben artık öldürmek için yaşayacağım.
Ben kim miyim?
Ben Dinçer, Dinçer Demirsoy. Başka da hiçbir şey değilim zaten. Hayatta bir şey olmak için işte şimdi tam da buradayım. Tek bir kelimeyle anlatamadığım bu şehirdeyim. Ölü kentteyim, ölü zırhlarının içindeyim, leşlerin her gün daha da arttığı bir mezarlıktayım.
Zaman hızlı akıyor demiştim ya hani. Hissetmiyordum artık zamanın aktığını, nasıl geçtiğini. Artık korkmuyordum mesela kendimden. Yaptıklarım, yapacaklarımın yarısı bile etmezken pes etmeyi seçen benin tersine daha güçlü duruyordum artık.
Hayata sözcüklerin anlamı olarak bakmıyordum. Hayata, gözlerimi kapattığım an hissettiğim, beni içine çeken o gücün kuvvetini alt etmek adına bakıyordum. Beni yok etmek için gelenlerin inadına dik duruyordum.
Her son bir başlangıcı doğururdu. Onların sonları dönülemeyecek bir başlangıcı hediye etmişti. Hataların bedelini ödeyen genç bir kız ve onun arkasını kollamak için seçilen genç bir oğlan. Hikaye bitti dedikleri yerde başka bir hikaye başlamıştı. Umut etmek kalbi ferahlatırken; pes etmek ruhun katili oluyordu.
18.04.2017!