Zümrüdü Anka kuşunun yedi vadisinden geçen yedi kuşun yenildiği bu yolda, ben sekizinci kuş olarak Zümrüdü Anka kuşuna varmışdım. Göz göze geldiğim bu kuşun keskin gözeleri beni benden alsa bile nefisime yenik düşmeyecek, irademi toplayacak ve onu yenip eski haline getirecektim. O eski håline gedikten sonra kanadındakı o her kese hayat veren tek tüyünü alıp bu umutsuzluğa ve savaşa son verecektim, ancak hesaba katmadığım bir şeyler oldu, hatta çok daha fazla şeyler oldu. Beni bu savaşa dinlemeden, sormadan,soruşturmadan katmıştılar ve bende bu savaşın hakkını verip en iyi şekilde dövüşecektim. Tilki'ın, Kartal'ın, Kırlangıc'in hayat bulduğu tek bedendi Zümrüdü Anka Kuşu. İyiliği de, kötülüğü de hapsetmiş bu bedeni öldürmek, yok etmek ve yenmek hiç ummadığım kadar zor olucaktı. "Tesadüf dedikleri şey gerçek midir? Hayat tam da bana en güçlü tokadını vurmuşken, bir otobüs durağında onun karşıma çıkması, kaderin bir oyunu muydu yoksa?" Belkide kaderin değilde, kaderimizi yazanların oyunudur. Hayat neden bize piyonuymuşuz gibi davranıyor? Her gün dahada zayıf düşen kalbimin kül olup kaybolmasına ramak kalmışken, hayat hâlâ canımı yakan o bıçağı boğazımdan çekmemek için direniyor. Elime sadece bir demet çiçek yerleştirmiş, ardından da kendimi asmam için ip vermiş hayatın karşısında yaşamak için direniyordum. Artık o sevmediğim çiçeklere bile aşkla bakarken bunu bana yapmaları haksızlıktı. Onda bulduğum aşka,burdan başka yerde görmediğim aile sevgisine, başka yerde bulamayacağım kardeş sıcaklığına boyun eğmişdim. Kılıcım hâlâ elimdeydi ama kime saplayacağımı kesdiremiyordum. Kılıcım bilerek elimden alınmamıştı,doğru biliyim şeyi yaptığım an haytım karanlığa hapsolup kendini kaybedecekti. Başlanğıç günü unutlmuş bir hikâye... Yayınlanlma tarihi 2022/ Haziran.