"Özür dilerim." dedi kaçıncı defa olduğunu saymadan. "Ama," yüzüne yerleşen kontrolsüz gülümseme ile devam etti "hala çok güzelsin."
Yüzüne baktı genç kızın, "Saklama kendini,"
Tekrardan küçük siyah köklere, "Saçlarını,"
Ve dudak kenarlarına baktı "Gülüşünü."
***
'Dudakların sadece bana aitten, bende sana ait olmak istiyorum. Kokunu sadece ben duyarken; beni sadece sen hisset istiyorum. Kahkahana sadece ben tanık olmak, güzel sesini, tapınası gülüşünü sadece ben görmek ve ruhumda saklamak istiyorum. Çok mu şey istiyorum?'
***
Eliz, "Kıpkırmızı oldun, nefes al azıcık." diyerek elini hala gülmekte olan Aysar'ın omzuna koyduğunda burun buruna geldiler.
Aysar kalp atışının sesinden kendisine zorla geldiğinde bir adım geri çekilirken geçen akşam duyumsadığı koku tekrardan burnuna doldu; 'Yasemin ve başka bir kokunun karışımı olan ve Eliz'in üzerinde muhteşem duran koku.' diye düşündü genç kız..
"Mine çiçeği.."
"Efendim?" diye sordu bir adım geri giderken çevirdiği başını tekrardan Eliz'e döndürdü.
"Yasemin ve Mine çiçeği.." diyerek karşısındaki genç kızın gözlerinin içine baktı. "Kokum, doğrusu parfümüm."
Hızla yanında geçip giden kızın arkasından kalan tek şey kokusu ve bıraktığı rüzgar oldu Eliz'in yanında.
'Benimki Yasemin ve Mine Çiçeği; seninki Frezya ve Manolya.'
Galatasaray teknik direktörünün büyük kızı olan Mayıs, derbide attığı golün ardından sakatlanan yıldız oyuncuya babasının ne kadar üzüldüğünü görünce dayanamaz. Hem babası hem de düşük not aldığı stajının puanını yükseltmek için fakülte hocalarından birisiyle bir anlaşma yapar.
Sakatlanan topçuyu üç ayda sahalara döndürmenin sözünü veren Mayıs, bu sözü verirken Doruk'un ne kadar huysuz bir insan olduğundan habersizdi. Ama kendisi de ondan aşağı değildi.
Ve top kaleye, tam isabet etmişti.