Yorulduğumu fark ediyorum, sanki bir bataklığa düşmüşüm ve o bataklıktan çıkamıyorum. Belki de kendi yaptıklarımın cezasını çekiyorum bilemiyorum. Duvarlar üstüme geliyormuş gibi hiçbir şeyi başaramayacakmışım gibi sürekli en yakın gördüğümden ihanete uğrayacakmışım gibi.... hissediyorum. İçimde anlamını bilmediğim bir sıkıntı var. Hiçbir şey yapmak istemiyorum karanlığa bürünmek ve uyumak, hayallere dalıp bu dünyadan çıkmak istiyorum. Bu içine düştüğüm bataklıktan nasıl çıkacağımı bilmiyorum çıkartılmayı bekliyorum...
Yaşamım, yaşadıklarım kaldıramayacağım bir yük olmaya başladı... Kimsenin göremeyeceği bir yerde olmak, müzik dinleyip, kahvemin yumrayarak kitap okumak istiyorum, susmak, susturmak ve yere çakılmak değil de; zirveye çıkıp başardım diye bağırmak istiyorum 'hayalimin gerçek, gerçeğimin hayal olmasını istiyorum' güveneceğim bir sırdaşımın olmasını, yorulmuşluk, bitmişlik hissinin üzerimden atılmasını istiyorum, benim hayattan değil de 'hayatım benden korkmasını' istiyorum... Belki istediklerim zor olabilir ama imkansız değiller...
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.