O benim ruhumu taşıyan kolondu.
Dışarıda devam eden kan yağmurunun yirmi ikinci damlası, nabzımı yoklayan damarın üzerine astı kendini.
Sanki bir mezarım vardı, içinde bir çift zemheri göz vardı. Mezarın içindeki yirmi ikinci patlama sesinde ruhum ayaklandı. Bedenimi terk etti.
Okyanus mavisi gözlere düşen yansımama bakıyordum. Şarjörün içine bir örümcek yuva yapmıştı, ördüğü ağa geçmiş takılmış, içimi yoklayan acı'yı gün yüzüne vurmuştu.
Şafak bir çift kanadı yaktı.
Zaman'ın damarına paslı makas dayandı.
Makasın ağzı sonuna kadar açıldı, içimdeki kız çocuğu paslı makasa dayadı boynunu.
Yirmi iki seksek kutusun da, yirmi iki yangın gördüm.