Genç kız sırtını kirli, rengi solmuş küvete dayamış bacaklarını da kendine çekmiş oturuyordu. İki parmağının arasında duran sigara boş boş yanıyor ve kendi kendini bitiyordu. Etrafında titreşen soğuk suyun içinde mürekkebi dağılmış kağıtlar yüzüyordu. Banyonun eski kapısına dayanmış öylece kızı izleyen adamın delici açık kahve gözlerinin barındırdığı sır asla çözülemeyecek gibiydi. Duruşundaki asalet, ruhundaki özgürlük, gözlerindeki çekinmez tehdit. Adam dayandığı yerden ayrılıp küvette oturan kızın yanına doğru sağlam adımlarla ilerledi. Küvetin önünde eğilip elini suya değdirdiğinde sert bakışlarını mavi gözlere dikti. “Hasta olacaksın.” Kız acı bir gülüşle elindeki sigarayı suya bıraktı. “Umurunda mı?” Adamın biçimli dudakları kıvrıldı ve fısıldadı. “Değil.” Mavi gözler yaşlarla dolarken kızın derin sesi zorla duyuldu. “Acı çekiyorum Azat.” Adamın soğuk parmakları kızın çene çizgisini okşadı. “Acını asil çek Berrak, sessizce. Başkalarına zarar vermeden. Çektiğin her acıyı, verdiğin kararlar yüzünden çekiyorsun. Hepsini hak ettin…”