.
Genç kadın kocasının güneşten yanmış omuzlarına değdirdi ellerini, kaşlarını çatarak kendine bakan adamdan çekiniyor ve hatta korkuyordu. Mizacı sertti, mizacı epey sertti. Feride, gerçekten sinirli mi yoksa sakin mi anlayamıyordu bazen. Evliliğin ilk günleri komşuya gideceğim bile diyememişti bu yüzden. Hâlâ daha çekinceleri vardı elbet; kocasının sınırlarını kestiremiyor, nerede duracağını bilemiyordu.
"Gülüm," dedi Rıfat, gecenin sessizliği yırtılmasın diye sessizce konuşurken. Habersiz olduğu düşünceleri yıkmak ister gibi dudağının bir kenarı yukarıya kıvrıldı. Haylaz bir gülüş olduğunu sezdi Feride. Ama ne çare, saniyeler içinde yanağı dişlenmiş ve ince bir sızıyla baş başa kalmıştı. Kadınlığında artık hissedemediği el yüzünden morali kaybolmuştu.
"Ya Rıfat. Acıdı ama." Küskünce konuşup gözlerini kaçırmıştı kocasından.
Ey nazlı yar, diye geçirdi içinden adam. Koynuna beni alacak kadar kadın, küsüp gidecek kadar çocuksun. Elde avuçta nasıl durur nasıl tutulursun.
Yanlız bir adam düşünün. İşkolik, kaba, sert, iri yarı. Öyle ki insanlar onun gözlerine bakmaya korkarken bir anda hayatına giren minicik bir bedenin bu adamı bir kediye dönüştüreceğini kim bilebirdi ki?
○○○○○○○○○○○○○○○
Kucağındaki minik kızına baktı içine dolan sevgiyle.
"Babasının güneşi, güzeli. İyiki geldin babam. İyki girdin hayatıma. Mis kokulum.."
○○○○○○○○○○○○○○○