Genç adamın gözlerine bakabilmek için bir kaç adım daha atmıştım, tanrım..
"Tanrı yarattığın varlıklara karşı bu kadar acımasız olmayı nasıl başarabiliyorsun?"
Mırıldandım.. gözleri.. gözleri ölüydü. Çok kez ceset görmüştüm, çok kez ölü bedenleri izlemiştim. Ölümü hep merak etmişimdir, soğukluğunun nasıl olduğunu azabını, nasıl hissettirdiğini bilmek istemişimdir. Bu bir meraktı benim için. Ancak ilk defa bu denli ölü gözler görüyordum, gözleri cam gibiydi.. hayır gökyüzü? Daha da güzeli.. gözleri okyanusun diplerini andırıyordu, gözleri seni çekiyor, amansız dalgalarıyla savuruyor, en sonunda seni kendinin bir parçası yapıyordu. En diplerine kadar batıyordum gözlerindeki okyanusun.
Çocuk mırıldanıyordu, sesi o kadar boğuktu ki başımı daha çok ağrıtmıştı. Neden bu kadar boğuktu sesi? Ağlamış mıydı? Boğazını mı yaralamıştı ağlamak? Bağıra bağıra mı ağlamıştı? Canını ne yakmıştı bu kadar? Başında durduğu mezar mı? Mezara girmesine neden olan şeyler mi? Belkide kişilerdi? Belki annesiydi? Kardeşi? Ailesinden biri? Dostu? Aşkı? Davası neydi? Yüreğini yakan şeyi merak ediyordum, sesine odaklandım gözlerimi kapatıp dinlemeye koyuldum. Çocuk bana doğru döndü.
"Affeder mi?"