"Ruhu yok."dedi genç kadın kıza dönerek. "Tekniklerin çok iyi ama bir ruhu yok."
Kız gözlerini resminden ayırmıyordu." Ruhu olması için renkleri mi kullanmam gerekiyor?"dedi düz bir sesle. Hiçbir zaman doğru soruyu soramamıştı. İçinden asıl geçen cümle Ruhu olduğunu anlamanız için renkleri mi kullanmam gerekiyor? Evet, kesinlikle doğru soru buydu.
Resimlerine her zaman kendi çığlıklarını aktarırdı ama kimse onu anlamazdı. Ruhsuz değildi. Vardı orada sızlayan bir ruh. Emindi. Çünkü olmasa bu kadar acımazdı.
"Hayır. Demek istediğim o değil. Sadece bir şeyler eksik. Resmi yapan sensin, eksiği de sen bul. Ayrıca her resme gölge tekniği uygulamak zorunda değilsin."
Resimde bir tavşan kulaklarını yüzüne kapatmıştı. Kıza göre hüzünlü bir hali vardı . Yani onu hissettirmek istemişti. Diğer tarafta ona yaklaşan bir mirket... Temkinli bir hali olduğunu hissettirmek istemişti . Çünkü o kırılgan bir mirketti. Kırılmaktan korktuğu için temkinli... Hüzünlü ve Kırılgan... Tavşan ve Mirket... Ve onların üzerine düşen bir ağaç gölgesi... Korkular. Yaptığı her resmin gölgesi olurdu. Olmak zorundaydı. Onun için resim yapmak, kafasının içindeki korkulara çizik atmaktı. Korkularını; kafasından sayfalara, tuvallere, duvarlara, sıralara...hapsetmekti.
Başıyla kadını onayladı ve eşyalarını topladı. İyi günler dileyerek kendini dışarı attı.
Derin bir nefes alıp rahatlamaya çalıştı. Omzuna gelen ani darbeyle sendeledi. Çantası yere düştü. Arkaya doğru dönüp ona çarpan adama baktı. Aceleyle akademiye doğru ilerliyordu. Onu görmezden gelmesine sinirlenmişti. Çünkü en nefret ettiği şey görmezden gelinmekti.
Yere düşen çantasını alıp bahçede ilerledi.
"İnsanlar nasıl olurda Ruhu Çarmıha Gerilenleri göremez?"diye fısıldadı.
Sevmediğiniz yüzünü dahi görmediğiniz bir adamla evlenmek nedir bilir misiniz?
"Abi yapma kurbanın oluyum!"
Ağlayan gözlere abime baktım, baba yarıma en değerlime.
"Ben diyeceğimi dedim, iste yada isteme Azad'la evleneceksin Evin."
...
Mutfağa girip elerimi tezgaha yasladım. Arkamda hissettiğim kara gölge ile kaşlarımı çatıp arkamı döndüm. Uzun boylu, kumral özenle şekillenmiş saçları, yeşil ormanı andıran gözleri ile karşımda duran adama baktım.
"Ne işin var senin burda?"
Elerini cebine koyup rahat bir ifadeyle parmak uçlarında yükseldi.
"Müstakbel karnımı görmek istemiş olamamı?"
Sinirle burnumdan soludum.
"Ben senin o tanıdığın kızlara benzemem bir tane çarparım ağzının üstüne!"
Yeşil hanelerini kısarak baktı yüzüme.
"Bu sözlerini sana yerdireceğim zamanı iple çekiyorum Ceylan gözlü."
Sonda kullandığı hitapla dudaklarımı yaladım. Gözleri dudaklarıma kayınca vücudum gerilmişti...
(İmdadım kitabımı okuduktan sonra bu kitabıma okumanızı tavsiye ediyorum kafanızın karışmaması için.)
Evin ve Azad
(kurgu; yetişkin içerik bulundurur.)