Hislerimizde boğulduğumuz, düşlerimizin gerçek olduğunu düşünüp orada yaşadığımız zamanki gecelerde kayan yıldızlara dikkat etmemiz gerekir çünkü onlar kendi evrenlerinde hiçbir zaman sandığımız kadar masum olmadılar.
---
Kapısı hafif aralık bir odaya kafasını usulca aralıktan uzatmasıyla annesinin ve babasının konuşmasından sadece şu üç sözcüğü duyabildi; bu gece, kalp, ömür boyu.
---
Ervin çokça duyguyu bir arada hissederek uyandı.O gece diğer gecelerden çok farklıydı. Bir türlü gözüne uyku girmeyen Ervin göğüs kafesinde yoğun bir baskı hissediyordu. Biraz hava almak için yatağının hemen yanındaki pencereye yanaştı. Pencereyi açtığında gökyüzü mor ve nebula mavisiyle bürünmüş, çokça tebessüm içeriyordu. Havada daha önce duymadığı baskın bir koku vardı. Nefes aldıkça başına giren ağrı dayanılmazdı. O kadar hızlı nefes alıyordu ki ciğerleri patlayacak sandı. Kafasını yukarıya, gökyüzüne kaldırmasıyla yıldız kayması bir oldu.Yıldız o kadar neşeli parlıyordu ki sanki yıldız ona doğru yaklaşıyor eliyle uzansa onu yakalayabilirmiş gibiydi. Yıldız ona doğru artık iyice yaklaşmıştı ki Ervin'in geri adım atmasına neden oldu. Ervin, yıldız ona yaklaştıkça onun yıldızdan daha farklı bir şey olduğunu düşündü. Farkında olmaksızın eliyle yıldıza doğru uzandı ve yıldız elinde belirdi. Ervin yıldıza -yıldız olduğunu düşündüğü ışığa- uzun uzun baktı. O yüksek tebessümlü ışık Ervin'i büyülemişti. Kendi varlığından habersiz bir şekilde o ışıkla tek ruhtu sanki artık. Kendi bilincine, iradesine sahip değildi. Elinde tuttuğu ışığı, yukarı başına doğru kaldırdı. Ona uzun uzun baktı ve bir an onu ağzına doğru götürdü ve o gece, şu ana kadar hiç bu kadar parlak bir ışık görmediği o gece, yıldızı yutmuştu. Üstelik bunu kendi iradesiyle yapmamıştı.