Bazen her şey ters teperdi ya, öyleydi işte bizim hikayemiz. Beklenmedikti... Hayatlar beklenmedik, hastalıklar beklenmedik, sonlar beklenmedikti.
Bizim sonumuz böyle olmamalıydı. En azından Güney'in sonu böyle olmamalıydı. Kader miydi bu? Onu benim öldürmem de mi kaderin bir parçasıydı? Şimdi burada olsaydı, her şey eminim ki daha güzel olurdu. Daha mutlu olacağımı biliyordum. Hayattaki tek sahip olduğum şeyin ölümüne sebep olduğumu bilmek kalbimin sıkışmasına sebep oluyordu.
Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmaya devam ederken sol elimdeki kalemi masaya bırakıp terleyen avucumu pijamama sildim ve tekrar kalemimi elime aldım. Aslında beyaz olan ama ışıktan dolayı sarı görünen kağıdın üzerine siyah kalıcı izler bırakmaya devam ettim. Bu biraz da olsa rahatlamamı sağlıyordu.
"Keşke burada olsan... Yine çok sevsen beni, yine papatya alsan bana. Yine senin göğsüne kafamı yaslayabilsem... Keşke, Güney. Seni o kadar çok özlüyorum ki, sanki ruhum özleminden çığlık atıyor gibi. Sen gelemezsin ama ben gelebilirim, Güney. Şimdi değil ama çok yakında..."
Gözlerimden akan yaşlar kağıdı ıslatıp mürekkebin bulaşmasına neden olurken aslında yazacak daha çok şeyim olduğunu biliyordum. Elimden gelen bu kadardı, ne yazık ki. Devam edebilseydim eğer; Bana Afra demesini özlediğimi söylerdim. Kimsenin bana Afra demesini izin vermediğimi anlatırdım ona. Kendi ismimden korktuğumu yazardım bu kağıt parçasına...