Aşk. Yüzyıllar boyu adını nesilden nesile aktarmayı başaran üç harflik kısacık kelime... Dillerden düşmeyen, adına bir sürü kitaplar, şarkılar, şiirler yazdıran bu aşk neydi? Sorumu değiştirmek gerekirse aşk diye bir şey var mıydı? Bana sorarsanız bence yoktu. Nazım Hikmet'in dillere destan aşkı Piraye'yi unutup başkasına aşık olması saniyelerini almıştı. Bir sürü kadına yazdığı şiirlerde cabası. Ya da Franz Kafka'nın mektuplaşarak aşık olduğu kadın evliydi, aynı zamanda kendisi de nişanlı. İnsanlar bu olaylarda aşklarının büyüklüğünü konuşmuştu ama benim baktığım açı edilen ihanetlerdi hep. "Tekrar aşık olabilmek, aşkın varlığını kabul edebilmek için nelerimi vermezdim." diye bir itirafı gerçekleştirdim. İçimden söylemeye bile cesaret edemezken sesli şekilde dile getirmek bana da sürpriz olmuştu.