"Az önce öğrendiklerinden sonra buradan ancak iki şekilde çıkabilirsin. Ya ölü.." Başka seçeneğim yoksa çoktan ölmeye hazırdım. En azından onurumla ölmüş olacaktım. Silahının ucunu tutup göğsüme bastırırken "O zaman vur beni" diye bağırdım. Ani çıkışım karşısında sinirlenmişti hem de fazlasıyla. Dişlerini sıktığında çenesi seğirirken tekrar şeytani bir biçimde sırıttı. "Ya da" dedikten sonra silahını havaya doğrultup üç kez sıktıktan sonra iki adımda dibime geldi. Şu an bu korkunç yerde ne döndüğünü anlamakta güçlük çekiyordum. Yaklaşık otuz saniye sonra karşımdaki silüet "Ben Bible Wichapas Sumettikul Superbia'nın consiglieresi seni kabul ediyorum ve bu öpücükle" dedikten sonra tek eliyle ensemden kavrayarak dudaklarını alnıma bastırdı beynimin içi öyle bir uğulduyordu ki bayılmak üzereydim. "Girişini mühürlüyorum. Aramıza hoş geldin çaylak." Büyük salonun balkonunda değişik maskelerin ardına gizlenmiş cüppeli yedi kişi bize bakıp üç kez alkışladı. Şu an her şey bir Dan Brown filmi kadar olağanüstü derecede gerçekti. Birazdan kutsal bir kase içinde kendimi kanımı içmemi isterlerse buna şaşırmayacağıma emindim. Cümlesi bittiğinde eğilip kulağıma fısıldadı. "Artık istesen de benden kaçamazsın Jeff."
1 part