Meyhanede yankılanan türkünün sözleri sanki seçilmiş gibiydi. Bu türkü o meyhanede herkesin yüreğine işlese de birini morgdaki ölmüş bir insanın soğukluğuna çeviriyordu. Gözlerini boynuna astığı yanan gül sembollü kolyeye çevirdi. O'nun boynundan çıkarmaya kıyamadığı kolyeyi şimdi o takıyordu.
"Babası yüzünden," dedi adam " babası annesine kıydı, çocukluğunu çaldı ve gitti." sazın acı çığlığı adamın sözcüklerini yuttu karşısındaki yaşlı adam bu cümleleri duyamadı.
Bardakta kalan son yudumu da hızlıca içip sandalyeden kalkıp "Bana müsaade dayı," dediğinde yanına yaklaşan genç söyleyeceği cümlelerle geçmişi yeniden aralayacak, adamın yarasına bir parmakta o değdirecekti.
"Abi, o gelmiş." sönmüş alev yeniden harlandı, güller yeniden yanacağını bile bile tomurcuklarını sunmayı ihmal etmedi. Çalan şarkı, eğlenen insanlar bir bir silikleşti. Evran Karahan bir cümlede takılı kaldı. "Lerzan abla yeniden mahalleye dönmüş."
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024