Meyhanede yankılanan türkünün sözleri sanki seçilmiş gibiydi. Bu türkü o meyhanede herkesin yüreğine işlese de birini morgdaki ölmüş bir insanın soğukluğuna çeviriyordu. Gözlerini boynuna astığı yanan gül sembollü kolyeye çevirdi. O'nun boynundan çıkarmaya kıyamadığı kolyeyi şimdi o takıyordu. "Babası yüzünden," dedi adam " babası annesine kıydı, çocukluğunu çaldı ve gitti." sazın acı çığlığı adamın sözcüklerini yuttu karşısındaki yaşlı adam bu cümleleri duyamadı. Bardakta kalan son yudumu da hızlıca içip sandalyeden kalkıp "Bana müsaade dayı," dediğinde yanına yaklaşan genç söyleyeceği cümlelerle geçmişi yeniden aralayacak, adamın yarasına bir parmakta o değdirecekti. "Abi, o gelmiş." sönmüş alev yeniden harlandı, güller yeniden yanacağını bile bile tomurcuklarını sunmayı ihmal etmedi. Çalan şarkı, eğlenen insanlar bir bir silikleşti. Evran Karahan bir cümlede takılı kaldı. "Lerzan abla yeniden mahalleye dönmüş."