ASKIDA
❝Bu aralar çok yaralanıyorsun ve bu hoşuma gitmiyor.
+Benim gidiyor.
-Ne?
+Yaralarımı sen sarıyorsun. Hep saracaksan yaralanmaya razıyım.❞
Çığlık sesleri yükselirken korkuyla etrafa baktık. Herkes bir yere dağılıyordu ama biz kıpırdayamıyorduk.
Biz dokuz kişiydik.
Hayır, artık sekiz.
Sekiz günahkâr.
Günahlarımızı bilmesekte bedelini ödüyorduk.
Ölümle.
Aynı anda beş telefon sesi duyuldu.
Elimiz aynı anda telefonlara gitti.
Hepimize aynı mesajın geldiğini biliyorduk.
"Beni fazla küçümsediniz :) Küçük bir sürpriz yapmak istedim ama sanırım balonuzu bozdum. Pardon çocuklar ;)"
Sessizlik.
Nefes seslerinin bile olmadığı bir sessizlik. Kafamı telefondan kaldırdım. Hepimiz göz-gözeydik.
Gözlerimi üzerlerinde gezdirdim.
Sonra cesede baktım.
Öylece yerde yatıyordu.
Birimiz katil olabilirdik.
Ya da hepimiz.
Belki de değildik.
Ama bilirsiniz, 'belki'yle başlayan cümlelerin hep tersi olur.
Belki de katil ben'dim.
Bir oyunun içindeydik.
Ölüm oyunu.
Bu öyle bir oyundu ki, oyuncular ya da yaratıcı belli değildi.
Ve bu oyunda kazanmanız için ya ölmeniz ya da öldürmeniz gerekiyor.
Yaratıcıyı.
Belki de oyuncuları..
Sakladığınız sırlar sonunuzu getire bilir miydi?
Sadece bir sır yüzünden herkes zarar görür müydü?
Bunu hepimiz öğrenmiştik bence.
Şunu unutmayın, iki kişinin bildiği bir sır, artık sır değildir.
Eğer o iki kişiden biri ölü değilse.
YVOİ | 2022
20.07.22 🕯