Her şey bir otelde başlar. Nereden bileceklerdi o otelin onlara laneti getireceğini. Bilemezlerdi.
Kimisi yaşadıkları bu dünyaya ait değildi. Kimisi başka bir evrene ait olup dünyada lanetini bozmaya çalışan, ama her seferinde biraz daha kendine zarar veren, sevdiği adamın, kalbini kıran sözlerine karşı dik duran, kardeşini yıllar sonra bulan ve kaybetmenin verdiği korku ve endişeye kapılan kendi içinde baskı uygulayan çaresiz kardeş.
Bir yandan sevdiği adam ile birlikte olmak isteyen ama soyunu da devam ettirmesi gereken olacaklardan habersiz, ölüm ile burun buruna bir genç kız.
Ya ölecek ya da hayatına devam edecek.
Hayatına, bir yanı karanlık bir yanı aydınlık olan evrende bir çıkış yolu bulacak, ya da ölmeye mahkûm hale gelecek.
Tek çıkış, duygu çıkışlıdır.
Güven, kardeşlik, merhamet, aşk, sevgi, nefret...
Tüm hücrelerinde ölüm olan bir kız, onu yaşatmak isteyen bir adam....
Onların aşkları karanlık evrenlerine ışık tutacak ve asla o ışık sönmeyecek...
''Sevgilim, her şey o kadar sen ki, seni unutturmuyor hiç bir şey.''
...
'' Kalbimi yok saymayacağım, imkansız olmamıza rağmen...''
Ömrünü adadığı erkek ona ihanet ettiğinde bir insan ne yapmalıdır?
Pelin'in hayatı boka sarıyordu. Hayal ettiği işi yapamadığı gibi çocuk istediği eşinin başka bir kadından çocuğu olduğunu öğrenmişti. Hayatından ne istediyse hiçbir zaman elde edememişti.
Aslında hayatının hangi nokta da ters gitmeye başladığını biliyordu.
Lise yılları....
Ama geri dönüş yoktu öyle değil mi?
Bir gece annesinin evinde kalırken ev telefonunun çaldığını duydu. 90'lardan kalma telefonun hala çalıştığını bile bilmiyordu. Aldığı uyku ilaçlarının etkisi bedenini ele geçirirken telefonu kaldırdı ve kulağına götürdü.
Sonrası ise karanlık.
Kendine geldiğinde annesinin evindeki yatağında uyandı. Ne olduğunu çok geçmeden anlamıştı. 1998 yılındaydı. 17 yaşındaki haline geri dönmüştü.
Geriye hayatını değiştirmek kalıyordu.
Üstelik eğer başarılı olursa okulun popüler çocuğunun da hayatını kurtarabilirdi. Tabi bunu yaparken ona aşık olmazsa.
Bunu başarabilir miydi?