"Aynı kâğıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz sonsuza dek beraber ama hiçbir zaman birbirini göremeyen." Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, doğru söylüyor olabilirdi ama yalan olsa bile bu kadar isabetli yalan da söyleyemezdi. Kadının sesi, bakışları, görüntüsü asansörden indiğimden beri sürekli kafamın içindeydi zaten. O olma ihtimali beni geriyordu ama oydu resmen.
"İki gece önce sana ne demiştim hatırla. 'Beni buradan kurtar, dayanamıyorum.' Hatırladın mı?" Kafamda canlanmaya başlamıştı sesi. Gerçekten oydu.
"İliyyundan Eflah dilek sırası sende." Tam zamanıydı gerçekten. Kadın kafamı karıştırmıştı. Halkaya doğru yürümeye başladım. Sırası gelen ortadaki kürsü gibi bir yere geçip dileğini hem söylüyor hem kâğıda yazıp imzalıyordu. Bir nevi söz uçar, yazı kalır olayı. "Evet, dileğini alalım senden." Bir süre öylece kaldım daha sonra dileğimi yazmaya başladım, imzaladım. Kalabalığın içine baktım, Ses arkada durmuş beni izliyordu. Onunla bir süre göz göze geldim.
"Dileğim yeniden bir dünya kurulması ve Cennet, Cehennem içindeki insan fark etmeksizin bu dünyada yaşamamız. İkinci bir yaşamı diliyorum."