"Geçmişini değiştiremezsin, değiştiremeyeceksin."
"Ne yapacağım peki, nasıl geçecek bu?"
"Cevabı çok kolay aslında, seveceksin."
"Kimi?"
"Kimseyi, geçmişini seveceksin. Sana hissettirdiği acıları seveceksin. Sana bıraktığı her yara için kocaman bir gülüş armağan edeceksin kendine."
"Nasıl başaracağım bunu, nasıl biter bu?"
"Başarmayacaksın, başaracağız. Yaralarından doğan gülüşlerinden öpeceğim seni, çiziklerle dolu bileklerini okşayacağım. Yalnız değilsin, ben buradayım."
"Ya gidersen?"
"Ben gitmem."
"Oldu da gittin diyelim."
"Ben gitmem Aren, gitmem güzel kızım."
Ve gitti. Önce geçmişimi sevdirdi sonra yaralarımı gülüşlere çevirdi. Bir hayat sundu bana, yaşama sebebim oldu. Kesik izlerimden öptü o beni, başkalarının iğrenerek baktığı kollarımı sevdi. Giderken beni hiç tanımamış gibi devam et dedi bana, oysa ben onu tanımadan önce yaşamayı beceremeyen ama ölmek için fazla korkak aciz bir kız çocuğuydum. Öylece unutamazdım onu.
Ama unuttum. Gitmem dedi, gitti. Unutmam dedim, unuttum. Çok mu geç kalmıştık birbirimize? Olur muydu bu saatten sonra?
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.