MVSS +13 Mavi gözlerime, denizden gözlerin var, derken mavi denizlerimin dalgasında boğulacağından habersizdi; İhanetimle onu boğacaktım. Siyah, toprak karası gözlerine beni gömmeden önce. Sonra da o gömerdi belki beni, siyahlarının en derinine. 𝑫&𝑷 "Aytunç kim?" diye sorduğumda kara gözlerini dalgınca diktiği yerden ayırmadan konuştu. "Annemin oğlu." Sesi durgundu. "Öyle bir kardeşin olduğunu bilmiyordum." dediğimde buruk bir şekilde gülecek gibi oldu. "O benim. Aytunç, benim." dedi. "Pusat kim o hâlde?" diye sorduğumda kara gözlerine ölümün soğukluğu, mezarın karanlığı, nefretin kasveti işledi. "O da babamın oğlu." diyerek cevap verdi. Ses tonu bu kez biraz öncekinin aksine sert çıktı. Yüzüne uzun uzun baktığım esnada bakışlarını bana çevirdi. "Pusat da benim, Aytunç da. Ama Pusat babasının; Aytunç annesinin oğlu." dedi ve kömür karası gözlerini mavi irislerimden ayırmadan ekledi. "Ben hep Aytunç olmak istedim, ama Pusat olmak nasip oldu, mecburiyetler Pusat'ın yolundan ilerlememe neden oldu." dedi, bu durumdan memnuniyetsizce, ve ekledi. "Annemin temiz oğlu olarak değil, babasının kirli silahı olarak yaşamak zorunda kaldım." Bunları hiçbir duygu barındırmadan, dümdüz dile getirdiğinde bakışlarım yüzündeki buhranlı duygularda gezindi. Sesindeki düzlük, yüzündeki ifadeler için geçerli değildi. Hep Aytunç kalmak isteyen adam, Pusat olmak zorunda kaldığı için hüzünlü, buruk ve de kırgındı. "Hâlâ Aytunç olmak için bir şansın var." Derin bir iç çekti. "Aytunç için çok geç." dedi, başını olumsuzca ağır ağır iki yana sallarken. "Seher Demirkol öldü; Aytunç Demirkol onun mezarına gömüldü."
30 parts