Bir gece yarısı kimsesiz bir sokakta duyuldu acılar. Alışılmışın dışında var oldu hayatın sonu, ardından yok oldu yol boyu sıralanan kaldırımlarda. Hiç yaşanmamış gibi kaçıldı, dört duvar arasına gizlendi.
Bir kadın, bir adam ve sayısı bilinmeyen izleyicilerden oluştu gösteri. Sahnelenen oyunda bir ölü, bir katil ve birçok suçlu oluştu.
Kanın kaldırımlara sıçradığı senaryo alçakça oyuna dönüştürüldü. Ne katil adının hakkını verdi ne de cinayet doğru işlendi. Kaldırımlar... Suçlu kaldırımlardı.
❃
❝ Yıldırımlar Alabalım, yıldırımlar diyorum; ne çok şey aldı bizden. Umarsızca savurdu etrafa, dağıttı, acıttı, mahvetti sonra topladı ama bizden aldıklarını geri vermedi.❞ güldü... Acı acı güldü. Gözlerinde damlalar birikti, yüzünde zaten o günlerden kalan yaşlar vardı.
Bir yıldırım yerle buluştu.
Gök gürledi, bağırdı, acısını bize dinletti. Yağmur diye adlandırılan bulutların gözyaşları üstümüze usul usul düştü. Yıldırımlar duruldu, bize bu geceye özel sessizliği bahşetti. Ben ağladım, bulut ağladı, Alabalım ağladı, arkadaşım ağladı. Akrep tam bu noktada akıtacak zehir bulamadı, zaman işledi. Yelkovan yıllardır durduğu paslı zeminde bir tur hızlıca döndü. Dakikalar, saatlere aktı. Ve biz o gece, tüm o dakikalarda gözlerimiz yaşlı birbirimizi izledik.
❃
151122
|Yetişkin içerik.|