Bir evliliği ayakta tutan yegâne güç; adamın sevdası, kadının bu sevdaya sarılışıdır. Mutluluğun formülü birbirine sevmekte saklıdır. Bu formülü bozacak günler Eroğlu konağının kapısını çalıp içeri buyur edilir. Bebek hasretinin tutulduğu konakta KUMA rüzgârı eserken kaosa doğru sürükleyen fırtınaya iki kadın, bir adam tutulur. Hayat ters köşeden vurarak bebeği olamayan yıllarca bu eksikliğin acısını pervasızca çeken, hastaneden hastaneye koşuşuna, umut etmekten ve istemekten yorulmayan kadının hayatına kuma gölgesi düşürür. Karısının bebeği olmadığı her gün aşkı daha sağlam ayakta dururken seven adamın duygularını ve aklını yitirecek kâbus gerçekleşir. Kokladığı gülün üstüne bir kır çiçeği yerleşir, bu çiçek tohumunu verir ve sevdaya tutulmuş adamın kalbi ikiye bölünür. Konağa düğünsüz derneksiz üzerinde bir gelinlikle kapıdan içeri alınan kadını beklediğinden daha zor bir hayat, beklemediğinden daha kötü bir evlilik gerçekleşir. Zorlu sınavlara tabi tutulur, aşk ve sevgi yoksunu bir evlilikte ayakta durmaya çalışır. Kocası tarafından merhamet dilenen kadın halini alır. Sevda bir kadında tutku bir kadında aynı çatı altında zorlu yaşam sürdürülür. Arafta kalmış bir adamın, bu adama bağlı iki kadının yaşamı zorlu serüvenlerle akıbeti belli olmayan sona doğru giderler. Ateş düştüğü yeri yakar KUMA gelir. Hasreti kadın dindirir bebek doğar. Adam ikiye bölünür. Ve aşkı hangi kadın alacak sorusu akılları alır. Ben Ezo; üzerine kuma gelmiş kadınım. Şimdi sığındığım limanım kocamın kalbindeki aşkım. Ben Şerwan; bir kadının hayatını kalbine alan, bir kadının hayatını omzuna alan adamım. Ben Beritan; kuma giden kadınım. Benim tek dünyam kucağıma aldığım bebeğim.
99 parts