O adam, alevlerin ortasında alev almış bir kadın tutarken kucağında, ateşin rengiyle harmanlanan bedenine rağmen kapkara olan irisleriyle bana bakıyordu.
İlk cinayetimi on yedimde işlemiştim.
Tek bir damla kan bile akıtmamışım üstelik, öyle demişti babam.
Bana bakan adama doğru çekildim.
Tanrı aşıktı ve o kara çocuk Romeo'ydu.
Aşk onu öldürecekti.
Yine de aldım onu avuçlarım arasına, sevdim ve kendimi sevdirttim.
Sonra, yandım.
Ben, onun yangınının külüydüm.
Ben bir deli divane aşıktım o ise aşkı yüzünden ölen Romeo.
Onu kurtaramadım.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...