"Bu kitap, gerçek hayattan ilham alınarak kurgulanmıştır. Anlatılan olaylar, karakterler, zaman ve mekân tamamen yazarın hayal gücüyle şekillendirilmiş olup, herhangi bir kişi veya olayla birebir örtüşmemektedir."
- 18 yaşında, sevdiği adam askerdeyken ailesinin kendisini istemeye geleceği gün hayatını altüst eden bir iftiraya uğrayan Ceylan Akçay, memleketi Karadeniz'den sürgün edilir. Geride bıraktığı her şeyin ağırlığıyla, ne geçmişini ne de kaybettiklerini unutabilir.
Berk, Ceylan'ın kovulmasının ardından döndüğünde, terk edildiğini sandı. 10 yıl boyunca, yalanların içinde bir başına kaldı, ne doğruyu öğrenebildi ne de kendini affedebildi.
10 yıl sonra, acılar ve kayıplarla dolu bir hayatın ardından Ceylan, Karadeniz'e geri dönmek zorunda kalır. Ancak geri dönüşü, sadece geçmişin izlerini değil, eski sevdaların yeniden canlanmasını da beraberinde getirir.
Berk Teber, yıllar sonra kavuşmanın sevinciyle dolsa da, geçmişin gölgeleri ve geleceğin getireceği felaketler onları beklemedikleri bir şekilde bulur. Berk ve Ceylan, kavuştuklarını sandıkları anda, hayat onlara acımasız gerçekleri ve sınavları göstermeye başlar.
Hırçın bir dalga Karadeniz'in koynundan kopup kıyıya vurduğunda, Ceylan'ın dudaklarından dökülen fısıltı denize karıştı: "Yapma..." Sesindeki kırık, gözlerindeki fırtınayla bir olmuştu. Ağlayan yeşillerini, kahvelerde gezdirdi; gözlerinde sığınacak liman arayan bir kadın vardı, on yılın acısını taşıyan bir kadın...
Berk bir adım daha attı. Ayaklarının altında ıslak toprak ezildi, Karadeniz'in keskin tuz kokusu nefeslerine doldu. Gecenin serin rüzgarı saçlarını savururken, kalbinin her atışı Ceylan'a bir adım daha yaklaştırdı. Dudakları aralandı, sesi dalgaların coşkusuyla bütünleşti: "Sen benimsin. Ben senin. Karadeniz şahit olsun, senden vazgeçmem ula!"
Sevmediğiniz yüzünü dahi görmediğiniz bir adamla evlenmek nedir bilir misiniz?
"Abi yapma kurbanın oluyum!"
Ağlayan gözlere abime baktım, baba yarıma en değerlime.
"Ben diyeceğimi dedim, iste yada isteme Azad'la evleneceksin Evin."
...
Mutfağa girip elerimi tezgaha yasladım. Arkamda hissettiğim kara gölge ile kaşlarımı çatıp arkamı döndüm. Uzun boylu, kumral özenle şekillenmiş saçları, yeşil ormanı andıran gözleri ile karşımda duran adama baktım.
"Ne işin var senin burda?"
Elerini cebine koyup rahat bir ifadeyle parmak uçlarında yükseldi.
"Müstakbel karnımı görmek istemiş olamamı?"
Sinirle burnumdan soludum.
"Ben senin o tanıdığın kızlara benzemem bir tane çarparım ağzının üstüne!"
Yeşil hanelerini kısarak baktı yüzüme.
"Bu sözlerini sana yerdireceğim zamanı iple çekiyorum Ceylan gözlü."
Sonda kullandığı hitapla dudaklarımı yaladım. Gözleri dudaklarıma kayınca vücudum gerilmişti...
(İmdadım kitabımı okuduktan sonra bu kitabıma okumanızı tavsiye ediyorum kafanızın karışmaması için.)
Evin ve Azad
(kurgu; yetişkin içerik bulundurur.)