"Omurgalarını, iki ucunu yüreğin ve beynin arasına bağladığın çarmıha sıkıca gererken açılan bel boşluğun, dipsiz bir kuyu." Nefesini omuzlarımın üzerinden uzaklaştırdığı an, tüm tüylerimin tıpkı bir gülün bağrına saplan dikenlerin yüzsüz gururu kadar acımasız kabaraşını hissettim. Kuru nefesinin sırtımdan aşağıya kayış rotasının sonu, işte tam orasıydı. "Bu amansız, korkak ellerim o kuyunun en diplerine saplanmak ve bu kuyudaki en karanlık noktaya ulaşmak için kıvranıyor."
•
Gökyüzünden düşen beyaz kar taneleri sarı, yanık bir kırmızının kardeşi rengini alıp kor olana kadar yanacaksın çocuk.
Çok.
Elle tutulur bir yanı yok, gözle görülür yanı ise tok, onu hisset.
Yüreğinde açılan yol, alevden küllerle kaplı. İşte tam orada çocuk, o küllerin arasına gömülen kor; genzindeki boğukluğun dudakları, boynuna sarılan ellerin sahibi, gözlerindeki yaşın eşi, gökten yağan kar tanelerinin ta kendisi.
~
Uyarı: Sayın okuyucular bu kurgu, aşırı yetişkin içerik, argo, şiddet, kan ve vahşet barındırır. Rahatsız olan, olacağını düşünen lütfen başlamasın. Teşekkürler!
Tüm hakları saklıdır.
Yetişkin içerik!