Biri, herhangi biri, bir gün karşına çıkıp onunla ilgili hoşlanmadığın şeyleri kendi ağzıyla sana söylerse içine bir şüphe düşsün.
Gerçekten pişman mı, yoksa seni mi deniyor şüphesi...
Bir başkasından tam anlamıyla emin olamayız, ancak şüpheden emin olabiliriz. Biraz fazla karanlık, hatta aydınlık parıltıları olmayan bir yol ama yürümeye değer.
Şüphenin iki ayrı kutbu olur daima. İki ayrı yüzü olan madalyonlar gibi... Karanlık ve aydınlık yüzü jiletle kesilmiş gibi ayrılmıştır.
Fakat gri kıyafetlerini giydikleri bir yer, daima mevcuttur.
Gri...
Siyahın beyaza, aydınlığın karanlığa, iyinin kötüye dönüştüğü aralık. Tozpembe zannedilir bı fanilerce. Fakat orası gri...
Şüphenin seni kıskıvrak yakalayacağı, sislerin seni her şeyden uzaklaştırıp yalnızlaştırdığı yer.
Peki ya güven... O nerede? Hangi rengin sahibi?
Bir tür güven hikâyesi...
-Ceylin
Müsait misin?
Önemli bir şey konuşmamız gerekiyor.
-Oğuz abi
Müsaitim.
Ne oldu?
-Ceylin
Hamileyim.
-Oğuz abi
Siktir!
Ciddi misin sen?
Bu işin şakası olmaz.
-Ceylin
Şaka falan yaptığım yok zaten.
Şüpheleniyordum ve test yaptım.
Hamileymişim.
Abisinin arkadaşı ve aynı apartmanda oturdukları Oğuz'dan hamile kalan Ceylin.