"Ateş!" Ardından bir patlama.. ve küçük çocuğun çığlığı... Kana bulanmış bir peluş ayı ve kanla kaplanmış küçük beden.. Artık bıkmıştı. Bu rüyayı görmek istemiyordu. Jisung her gün bu rüyayı, küçük çocuğun ölümünü görmek istemiyordu. Kalbi acıyordu. Rüyayı ayrıntısına kadar bilen genç artık istemiyordu. Orda olmasına rağmen birşey yapamamak acıtıyordu. Rüyayı kendi görüyordu lakin elinden birşey gelmiyordu ve ne yazık ki o küçük çocuğun ölümünü görmeden uykudan uyanamıyordu. Neydi bu bir çeşit ceza mı? Hayatı zaten bir ceza değil miydi? Neden rüyalarında da bu korkunç rüyayı görmek zorundaydı. Hayatı zaten acıtıyorken bari rüyalarında rahat olamaz mıydı? Diğer herkes gibi güzel şeyler görüp huzurlu bir uyku uyuyamaz mıydı? Her gözlerini kapattığında korkunç sesler duymayıp, kötü rüyalar görmediği bir gün gelir miydi? Burnuna dolan sigara ve ter kokusuyla yavaşça gözlerini açmıştı genç, görüş açısına giren kaslı göğüsle yutkunurken kulaklarına dolan sesle irkilmişti. "Merak ediyorum... Senin bu güzel kaşlarını çatıp, dudaklarının sıkıntıyla aralanmasını sağlayan o rüya ne?" Genç bir kez daha yutkunurken, yanağında sıcak bir el hissetmişti. Yavaşça yanağını okşuyor sanki, sakin ol her şey geçecek der gibi rahatlatmaya çalışıyordu. "Söyle.. söyle ki-" "Ne? Rüyamın içine girip onları da mı öldüreceksin?" (Yetişkin içeriktir. Rahatsız olan okuyucuların okumaması özenle rica olur.)