Bugün doğum günüm. 8 yaşıma basıyorum. Dünyanın en güzel günü benim için. İstediğim dileği dileyebilirim. Kimseye bağlı kalmadan yapabileceğim tek kararı bugün veriyorum. Yaşadığımız bölgede her çocuk 8 yaşına girerken tuttuğu dileği küçük bir kağıda yazarak süsleyerek en sevdiği bitkinin toprağına gömüyor. Ardından bu dilek ne olursa olsun gerçekleşiyor. Benim bazı arkadaşlarım oyuncak bebek diliyor kimisi yeni kıyafetler diliyor. Hepsi en fazla 1 hafta geçtiğinde gerçekleşiyor. Bugünse benim dilek dileme sıram. Doğrusu o kadar kararsızım ki. Dileyecek o kadar çok şey varken sadece 1 tane dilemek çok saçma geliyor. Bu günden sonra bir daha böylesine gerçekleşecek bir dilek dileyemiyoruz. Dilesek bile gerçekleşeceği kesin olmuyor. Ama bu kesinlikle gerçek olmak zorunda. Odamda tamamıyla hazır olmak için saçlarımı tararken annem kapıyı çalarak içeri giriyor. "Prensesim ne dileyecekmiş bakalım?" "Söylersem gerçek olmaz anne." Diye karşılık veriyorum. Oysa ne dileyeceğimi hala bilemiyorum. "Öyleyse aşağıda seni bekliyorlar. Ben gidiyorum hazır olduğunda gel birtanem" diyerek yanaklarımı öpüyor. Bende tarağımı yerine bırakıp salona doğru yol alıyorum. Odaya girdiğimde herkes kendi arasında konuşuyor. Benim orada olduğumu fark eden kuzenimin seslenişiyle herkes bana dönüyor. Önce ışıklar sönüyor ve yavaşca pastam geliyor.Klasik doğum günü havası bu üfleyişten sonra bozulacak. Üflerken hiçbir şey düşünmemeliyiz eğer aklım başka şeylere kayarsa dileğimizin gerçekleşmeyeceğine inanılıyor. Yavaşca aklımda bir şeyin olmadığından emin olarak pastamı üflüyorum. Annem küçük bir kağıt getiriyor. Kenarları pembe ortasıysa mor. En sevdiğim renkler. Hangi kız çocuğu sevmez ki ? Kağıda yazacağım şeyi bir süre düşünüyorum. Yazmaya başlıyorum. "İnsanların zihinlerini okumak" Kağıdı katlayıp m