Kayra Rani Erten, yaşamın dar sokaklarına dünden razı olan, gelişini prenseslikle taçlandırmayan asi bir kadın. Aldığı eğitimlerle akademik hayatın da tüm kapılarını açtıran Kayra Erten, New York'taki yaşantısına son vererek Türkiye'ye gelir. Babasının işlerinin başına geçmeyi tercih ederken niyeti masumca olmayacaktır ve babasının bile çalamadığı kapıların sahibi olmak için yanıp tutuşması kaçınılmazdır. Onu körükleyen şey ise bir intikam arzusundan ibarettir.
Kimseye bahsetmediği planları ayağında demir zincirlere dönüşüp adım atmasını engelleyince, prenses olmaktan korkan kadın prens tarafından öpülür.
Peki prens bu intikamın hangi tarafında yer alacağından haberdar mıdır?
"Bahse girerim bazen birinin elinde tüm gizemleri saklayabilirsin." KAYRA RANİ ERTEN
"Gerçek şans masadaki en iyi kartların tutulmasından ibaret değildir; bir kadının gözlerinin içinde yaşama ihtimalidir." BALAT DALKAN
"Hayatımın üzerine kumar oynayıp seni kazanacağım." KAYRA RANİ ERTEN
"Kulun yaptığı planla kaderin yaptığı planı tutup, kördüğümle seni kendime bağlayacağım." BALAT DALKAN
BALAT DALKAN
VE
KAYRA RANİ ERTEN
Telif hakkı, kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan haklardır.
Emeğimin çalınması durumunda haklarımı kullanma konusunda kararsız kalmayacağımı belirtmek isterim.
İyi okumalar,
Güneş.
Instagram/ @gunesyaziyor
Twitter/ @gunesyaziyorr
02.08.2022
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.