Bir şeyle ilgilenirken unutuyoruz dertlerimizi, bizi üzen şeyleri. Bir nevi kaçıyoruz aslında, başka şeylerle ilgilenip kafamızı dağıtıyoruz. Fakat dertlerimiz en olmadık yerde ve zamanda vuruyor bizi. Kaçtığımızı sandığımız şeyler peşimizde dolaşıyor aslında tıpkı bir gölge gibi. Bu yüzden çok seviyorum maviyi. Mavi çok güzel. Çünkü kaçamıyorum manzarasının karşısında dertlerimden, sorunlarımdan. Dalgalı olduğu zamanki koyu rengi bana acılarımı hatırlatıyor ve kaçmayı bırakıyorum oracıkta beni aslında derinden etkileyen şeylerden. Döküyorum göz yaşlarımı ve bırakıyorum dertlerimi masmavi denizin dalgalarına, sonra daha ruhsuz, daha gamsız, daha duygusuz biri haline geliyorum. Korkuyorum, ya kaybedersem bütün duygularımı? Ya artık etkilemezse beni o masmavi denizin güzelliği? Ya bana huzur vermeyi bırakırsa kayalara çarpan dalgalar? İşte o zaman kendimle ve dertlerimle baş başa kalırım. Yüzüme çarpar hayatın tüm gerçekleri bir anda. Tıpkı dalgaların kayaya çarptığı gibi...
17 yıllık hayatını geçirdiği ailesinin öz ailesi olmadığını öğrenen Umay'ın hikayesini anlatıyoruz.
Klasik bir aile kitabı olabilir ama çok daha güzeli.