26 parts Ongoing Üzerindeki sırılsıklam kıyafetlerinden akan damlalar parkeyi ıslatırken, "Pes et artık, Belde!" dedi sinirle burun kemerini sıkarak.
Forması üzerine yapışmıştı, sıkıca kenetlediği çenesinden üşüdüğünü gayet iyi anlayabiliyordum ama her zamanki gibi inat ederek, bunu belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. Elindeki, giymek için aldığı ama bana laf yetiştirmekten giymeyi unuttuğu kot ceketi ıslak olmayan tek şeydi ve biraz daha burada böyle dikilmeye devam ederse hem onu da ıslatıp, hem de hasta olacaktı.
Kollarımı göğsümde birleştirip "Pes etmek mi?" dedim alayla. "Ben bu oyun için tavuk kemiğine dokundum be!"
Gözlerini devirdi. "Evet, iki yıl önce."
Omuzlarımı silktim. "Yine de dokundum o iğrenç şeye," dedim geri adım atmadan. "Hem çok istiyorsan sen pes et."
"Asla," dediğinde, başımı sallayıp "Ben de öyle düşünmüştüm," diye mırıldandım.
Önümdeki titreyen bedenine bakarken daha fazla dayanamadım. Nefesimi dışarı bırakıp yenilmişlikle yanına yaklaşmaya başladığımda, kaşlarını çatmış, adımlarımı takip ederek ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
Tam önünde durduğumda başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım ve kısık bir sesle "Aklımda," diye mırıldanarak ısrarla üzerine giymediği ceketini aşağıdaki parmaklarının arasından çekip aldım.
İki yanındaki kollarından birini kavradığımda, soğuktan buz kesen bedeninin kasıldığını anbean hissetmiştim. Umursamadan, "Giy şunu," diye mırıldandım ve sağ kolunu kaldırarak ceketin aynı taraftaki kolundan geçirmeye çalıştım.
Ne yapmak üzere olduğumu anladığında, tam dibimdeki bedeninin titrediğini tüm hücrelerimle hissettim.
Soğuktan olmadığına yemin edebilirdim.
| Kısa hikaye