Aynadaki yansıma her zaman aslını yansıtmazdı. Aslında çoğu zaman yansıtmazdı, ağlayan bir insanın gözlerinde gülen bir insanın yansıması olmazdı mesela. Benim de gözlerim aynadaydı, ayna bana sadece onun doğru olduğunu gösteriyordu; büyümüş karnımın. Bebeğim... Seni bir felakete sürüklemiştim ben, sonu gelmez hayatta bir çıkmaza girmiştik birlikte. Sen babasız bir bebektin, bense evliliğimin daha ilk günü kocasını terk eden bir kadın... Bir daha onunla yolumuz kesişir miydi bilmem ama bir daha eskisi gibi olamazdık asla. Zaten eskiden de bir şey yoktu aramızda, şimdiyse her şey yerle bir olmuştu işte. Ulaç, kocam... Beni affetmezsin biliyorum ama yine de senden gitmeye mecburdum. O şehirde daha fazla kalamazdım, geçmişin izleri ve geleceğin acılarıyla daha fazla yaşayamazdım. Biz birbirimize yakın ama aynı zamanda da uzak iki kişiydik sadece. Lakin artık aramızdaki o yakınlık gitmişti, biz hepten uzaklaşmıştık birbirimizden. Hem bedenen hem de ruhen. Bundan sonra hayatımız bir daha nerede kesişirdi bilinmezdi ama bizi bir araya getirecek sebepler vardı hayatımızda. Bebeğimiz ve geçmişimiz... "Mehir... " Ah sevgilim, adın bile dudaklarımı yakıyor artık. "Ben karanlık bir adamdım, senin ışığınla aydınlandım. Şimdi ise sen diyorsun gecenin karanlığına hapsolduğunu. O zaman söylesene bana, ben bir daha nasıl aydınlanacağım ışığında? "
30 parts