Kars'ın uçsuz bucaksız beyazlığı, gökyüzünden yere düşen sessiz bir ağıt gibiydi. Bu topraklar, sert rüzgarları ve katı töreleri kadar, içinde sakladığı derin acılarıyla da tanınırdı. İşte Eflal, bu çetin coğrafyanın en narin çiçeğiydi. Aşiretin gururla anılan kızı, güzelliğiyle efsanelere karışmış, kalbini ise yalnızca bir adama, Alparslan'a adamıştı. Sevda, onun için kutsal bir emanet, Alparslan ise bu emanetin sahibiydi. Fakat bir gün, bu emanetin kırıldığını, sevgisinin toprağa düştüğünü anladı.
Alparslan, Eflal'in gözlerinde bulduğu huzuru, başka bir kadının gölgesinde aramıştı. Eflal'in üzerine kuma getirmek istemiş ve bunun için aşireti toplamıştı. O gün, Eflal'in içindeki sevda ateşi bir kor gibi yanmaya devam ederken, gururunun üstüne çöken karanlık, ruhunu üşütmeye başladı
Odaları şimdi soğuktu; taş duvarlar, Eflal'in sessiz çığlıklarını yankılamak için oradaydı. Oysa bir zamanlar bu duvarlar, onun kahkahalarını, sevdasının umut dolu türkülerini taşırdı. Alparslan, eve her giriş yaptığında, Eflal'in yüreği daha da sıkışıyor, gözleri uzak dağların ardında bir çıkış yolu arıyordu. Kars'ın soğuk rüzgarları, onun acısını daha da derinleştiriyordu
"Töre mi ağırdır, aşk mı?" diye sordu kendi kendine. Gözyaşlarını içine akıtmayı öğrenmişti; çünkü aşiret kızlarına ağlamak yakışmazdı. Ama içindeki isyan, susturulması imkânsız bir fırtına gibi büyüyordu. Her gece yıldızlara bakıp, "Ben sevdim, ama sevdamı elimden aldılar," diye fısıldıyordu. Alparslan'a olan sevgisiyle gururu arasında sıkışmış, bir kadın olarak var olma savaşı veriyordu
"Eflal: Karların altındaki sessiz çığlık", sadece bir kadının ihanetle yüzleşmesini değil; törelere, geleneklere ve kalbini yok sayan bir dünyaya karşı verdiği sessiz ama güçlü direnişi anlatıyor. Kars'ın karlı
𝐒𝐄𝐕𝐃𝐀 𝐀𝐓𝐄𝐒̧𝐈̇
𝟎𝟖.𝟎𝟕.𝟐𝟑
🦂
Bazıları için sevda, yumuşak bir melodi gibidir;
ama , 𝐙𝐢𝐬̧𝐚𝐧 & 𝐀𝐫𝐝𝐢𝐥 için kırık sokakların ortasında yanan bir ateşti. Öyle ateşti ki, ne durur ne sönerdi;
yakıp kül ederdi geçmişi, geleceği ve kalpleri.
Sevda Ateşi, sıradan bir aşk hikayesi değil;
bu, yanan kalplerin, kırılan bağların,
ve affetmenin imkânsızlaştığı anların destanı.
Bir yanda yürekleri saran karanlık,diğer yanda yeniden doğma umudu... Ama her ikisi de aynı ateşin içindeydi.
Bu ateşte kimse kazanmazdı, çünkü gerçek sevda,
yüreğini her adımda alevlere teslim etmekti.
Ya yanardın, ya kül olurdun.
Ve sonunda geriye, yalnızca dilsiz bir sevda ateşi kalırdı.
⛓️💥
Kapak tasarımı: @hayalliruzgarlar