Kafasında onca soru varken ; yürümek ağır gelmişti , genç adama . Görüş alanının daraldığını ,gördüğü her yerin soğuk havada içerden buğulanan cam gibi olduğunu farketti. Ağlıyor muydu yoksa... Elini gözüne dokundurdu , evet ağlıyordu . Peki bu bir çözüm müdüydu ? Bunu umursamayarak serbest bıraktı gözündeki sevgi , pişmanlik , nefret dolu gözyaşlarını . Ama bu kadarını beklemiyordu hıçkıra hıçkıra ağlıyordu . Önündeki banka serbest bıraktı kendine ağır gelen bedenini. " Bir erkek böyle ağlar mi ? " dedi kendine. Etrafını kolaçan etti kimsenin olmadığına sevinerek " En derin yerinden vurulursa ağlar" dedi. Sonra "Sevinmek bu durumda hakkım değil " dedi ve daha derinden ağlamaya başladı.
Peki genç adam neden ağlıyordu?En önemlisi kimdi? Merak edilen soruların sırrı...