"Niye gitmeme izin vermiyorsun? Neden beni sana, kendini de bana mahkum ediyorsun? Bırak gideyim ne olursun?" Önünde diz çökmüş bir vaziyette yalvarıyordum artık. Belki bu, onunla adam akıllı ilk konuşmamızdı ve ben bitmiş bir haldeydim. Şu an kalkıp, kapıyı çarpıp çıksam her şey bitecekti sanki. Ama yapamıyordum. Buna ne gücüm vardı ne de inancım. Affedilmek istiyordum artık. Karşımda bana nefret kusan adam beni affetsin istiyordum. Ancak o zaman hayatıma devam edebilirdim. Son bir gayret kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Gözlerimdeki yaşlar görüşümü kısıtlasa da o buğulu kehribar gözleri görebiliyordum. Uzun zaman sonra ilk defa net bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu. Bu durumdan cesaret alarak tekrar konuşmaya başladım. "Ben senin için neyim baba? Hiç mi değerim yok? Kimim ben!" "Katilsin! Karımın katili!" *** İdil, herkes gibi hatalar yapan sıradan bir kız çocuğuydu. Ama yaptığı tek bir hata kendi dahil etrafındaki herkesin hayatına mal oldu. Elinde kalan sadece annesine ait bir mezar, kendisinden nefret eden yarım kalmış bir aile ve asla silip atamadığı 'katil' damgasıydı.